27 Şubat 2016 Cumartesi

DKBT : DÜŞLERİMİN PRENSİ - BUSE GÜMÜŞ - KISA YORUM VE ALINTILAR









''Tombul prensesin beyaz atlı prense olan aşkı.''




Herkese merhabalar yepyeni bir blog tur ile karşınızdayız;)
Biliyorsunuz ki biz üç kraliçe ( Kitap Dostunun Güncesi, Uyumsuz Psikologun Blogu, Bir Kitapzenin Dünyası) Dijital Kraliçeler Blog Tur olarak kısa zaman da çok işler başardık ve bir çok tur gerçekleştirdik. Şimdi 5. turumuzu da bitirdik maşallah ;)
5.turumuz Düşlerimin Prensi adlı kitabın turu olduk biz bu tur da çok eğlendik güzel bir vakit geçirdik ;) Önce kitabın tanıtım bültenine oradan kısa yorumuma en sonda ise alıntılara değinip yazımı sonlandıracağım ;)





Yazar: Buse GÜMÜŞ
Tür: Aşk
Yayıncı: Nemesis Yayınları
Sayfa: 512

"Gerçekleşmeyeceğini bile bile kurulan düşler, insanın canını acıtmaktan başka bir işe yaramıyor." Aşkın hiç uğramadığına ve uğramayacağına emin olduğum bir durakta beklerken, hiç ummadığım bir anda düştüm aşkın içine. Hem de hiç olmayacak bir insanla; Mert Demiroğlu'yla… Üstelik bu öyle bir düşüştü ki, sadece üç saniye sürmüştü; ne olduğunu bile anlayamamıştım. Aşkın zor olduğunu biliyordum ama söz konusu Mert ise sadece zor değil, imkânsızdı benim için aşk. O, insanların düşündüğünden daha fazlasıydı. Düşünceli, nazik ve sevecendi. Onun masmavi gözlerinin derinliklerine düştüğümde, tutunduğum yine oydu. Yine de imkânsızdı işte. Mert ve ben sadece arkadaş olabilirdik, benim kalbim her ne kadar daha fazlasını istese de… Ancak hayatın benim için daha farklı planları olduğunu bilmiyordum; benim masalım henüz yazılmamıştı. Hepsinde olduğu gibi bu masalın da bir prensese ve bir prense ihtiyacı vardı. Benim masalım da Düşlerimin Prensi'ni bulduğumda başlayacaktı."





Kitabın konusu ve kısa yorumum ; Rüya üniversiteye yeni başlamış kilolarıyla başı dertte olan tatlı bir kızcağızdır. Mert ise mükemmel bir görünüşe sahip aynı üniversitede hukuk bölümünde okuyan biridir. Rüya Mert'e yıldırım aşkıyla tutulur ama kilolu biri olduğu için kendini Mert'e yakıştıramaz hep kilolu olmanın acısını yüreğinde hisseder tatlı bir aşk yolculuğu böyle başlar ama konu bu kadarcık değil tabi ki ben kısacık bir şeyden bahsettim kitap gayet güzeldi eğlenceliydi ben sevdim severek okudum kitabı.Laf aramızda bende oldukça kilolu biri olduğum için Rüya'nın ne hissettiğini tüm yönleriyle hissetmiş yaşamış biri olarak kızcağızın durumuna üzüldüm.Güzel bir aşk romanı okumak isteyenler için okunması gereken bir kitap ;)





ALINTILAR 

* "Sonsuza dek mutlu olmanın çok da imkânsız olmadığını düşünmek, o an için çok basitti. Çünkü Mert yanımdaydı. Elimi tutuyor, kalbimin hızla çarpmasına neden oluyordu. Yaşadığımı onunla hissediyordum. Ben onunla aşkı değil, aşkın içinde yaşıyordum."

* "Bir gün Mert de, benim ona âşık olduğum gibi birine âşık olacaktı. Mert o kızı sevecekti. Üzerine titreyecekti. Ondan başkasını gözü görmeyecekti. Ona aşk dolu gözlerle bakacak, onun elini tutacak, dudaklarından öpecekti. Ona, “Seni Seviyorum,” diyecekti. Evleneceklerdi. Bir ömür boyu mutlu olacaklardı. O kız, ben olmayacaktım. Düşüncesi kalbimi yerinden söküyordu."


* "“Beni nereye getirdin?”“Bir süre burada kalacağız,” diyerek gülümsedi. Sanki havadan sudan bahsediyordu. “Sadece ikimiz. Konuşmak için bolca vaktimiz olacak böylece.”Zihnim yavaşça gerçeğe döndüğünde dehşetle sarsıldım. Bu adam beni kaçırmıştı!"

* "Aşk, sadece iki insanın birbirini sevmesi demek değildi. Bazen, sevdiğin insanın ihtiyacı olan her şey olabilmek demekti."

"Beni sevmeyecek bir adamın hayalini kurarak bir ömür geçirecek miydim yani? Belki beni fark eder, belki beni sever. Bana bir kez olsun 'gülen' değil, seven gözlerle bakar..." 


* "Mert benden birkaç metre uzakta duruyordu. Yüzü taş kesilmişti, gözlerinden yayılan öfke beni âdeta serseme çevirmişti. Onu kızdıracak ne yapmış olabilirim diye düşünürken, sırtımdan aşağı soğuk bir ürperti iniverdi."


* "Neden benim başıma gelmişti? Neden beni sevecek birini seçmemiştim âşık olmak için? Böylesi bir aşk, her zaman acı çekmekti belli ki. Kalbini kızgın ateşlere atmaktı."



* "Aşk, iki kişi arasında yaşanmadığı sürece mutluluk getirmiyordu."






Devamını oku »

26 Şubat 2016 Cuma

FREZYA / LEMARİZ MÜJDE ALBAYRAK










"Her doğum bir umuttu, her ölüm de bir hayal kırıklığı. Yaşam ise başlı başına bir yaraydı, kanayan."




Kitabın yorumuna geçmeden önce kısaca bir şeyler yazmak istedim.Küçük yaşta yetimhaneye düşen ve yaklaşık olarak 4-5 yıl orada kalan biriyim.Ben Azerbaycanlı olduğum için oradaki yetimhane de kaldım ve 4-5 yıl sonra babamın bir arkadaşı tarafından evlatlık edinip Türkiye'ye getirildim. Türkiye vatandaşı oldum ve yaklaşık olarak 15 yıldır Türkiye de yaşıyorum.Yetimhanede geçen günlerimden bahsedecek olursam çok zor zamanlardı çünkü bakıcılarımızın çoğu rustu ve çok fazla şiddet görüyorduk onlardan ben evlatlık alınınca kurtuldum oradan ancak orada kalanlar kim bilir daha neler yaşadılar. Rabbim kimseyi ailesiz bırakmasın inşaALLAH.





Yazar:LEMARİZ MÜJDE ALBAYRAK
Tür: Genel
                                               Yayıncı: Postiga Yayınları                                                   Sayfa: 440




Bir varmış bir yokmuş, diye başlardı ya masallar;

işte benimki de, olsa olsa hep yokmuş hiç varmıştı.
Neyin hayaliydi kurduğum?
Neyin cesareti, cüreti? Hiç yokmuş bir hayatın, hüzünlü umut kırıntısıydım ben,
onu da kuşlar gagalamıştı...”
Kesişen yollar, önyargılar ve tehlikeli planlar arasında doğan,
kalbimizdeki en masum aşk; FREZYA




Kitabımızın kısaca konusu şöyle ; Hacer adın da bir kızımız var yetimhane de büyümüş ve hayalleri için düşlerindeki hayatın peşine düşmüş ancak hayatın o kadar da masum olmadığını iş işten geçince anlamıştır. Hacer bu kirli dünya ya yaşamaya mecbur bırakılır ve ismini de değiştirerek Cansu olarak devam eder hayatına. Timur ise ağır abi mafya türü bir kişi gibi görünse de oda aslında iç dünyasında masum bir hayatın temiz bir kahramanıdır. Gün gelir Timur ile Cansunun yolları kesişir ve artık onlar kendilerini değil duyguları yönetecektir onları.Birde Falaz ve Beste var onlar da yüreğime girecek kadar tatlıydı.Kitabı çok beğendim ve çok fazla ağladım okurken belki kendimi gördüm Hacer de belki de gerçekten Hacer'e üzüldüğümden ağladım tam bilmiyorum ama göz yaşlarım her satırda aktı gitti. Kahkaha attıran kısımları da var kitabın. Bence bütünüyle kurgusu olsun, anlatımı olsun, yazarın verdiği yaşattığı duygular olsun birbirini çok tamamlıyordu. Bu yıl okuduğum favori kitaplarımın arasına girmiş bulunmakta.Yazıma son vermeden az da olsa yazardan da bahsetmek istiyorum. Müjde hanımın kişiliğini, duyarlılığını, toplumsal sorunlara karşı tepkisini, merhametini ve insanlığını çok beğeniyorum öyle kıskanç biri de değil benim kitabım diye kıskançlık yapmıyor duvarında bir çok yazara ait kitabın paylaşımı var kaliteli bir insan bana göre Müjde hanım. Rabbim öyle iyi duyarlı, saygılı, sevgi dolu, şeker mi şeker insanları hep hayatımızda var etsin.Son olarak Müjde hanımın gülüşünü çok beğeniyorum maşallah yazarımıza ;)










Devamını oku »

25 Şubat 2016 Perşembe

ANA KARARGAH İSTANBUL / ŞEVKET DEVRİM







"Hain olmak ayrı, ihanet etmek ayrıdır."



Güzel ve bereketli bir perşembe gününden sevgilerimi gönderiyorum herkese ;)
Böylesine güzel bir güne daha uyanmak , yaşamamız için Rabbimizin bir gün daha müsaade etmiş olması çok güzel bir duygu bakabilene bakıp da görebilene...
Gelelim birazdan yorumunu okuyacağınız kitabımıza aslında günler öncesinden bitmişti kitap ancak yeni nasip oldu yorumunu yazmak;)






Yazar:ŞEVKET DEVRİM
Tür: Polisiye
                                               Yayıncı: Karayel Yayınları                                                   Sayfa: 384



Ardında hiçbir iz bırakmayan bir katil… Belli bir amaç uğruna seçilmiş kurbanlar… Ustaca işlenen seri cinayetler… Ülkeyi bir kaos ortamına sürüklemeye çalışan uluslararası bir örgüt… Ve bu örgüte ana karargâh olarak seçilen bir şehir: İstanbul…
Başarılı bir polis olan Komiser Timur, bu yapbozun parçalarını bir araya getirmek ve resmin bütününü görmek zorundadır. Bu cinayetleri işleyen katili bulacak ve büyük güçler tarafından oynanan bu oyunu bozabilecek midir? Bunu yaparken aynı zamanda kendi hayatını da yoluna sokması gerekmektedir.
Kendisi de bir polis olan Şevket Devrim, yeni romanı Ana Karargâh İstanbul’da büyük bir bulmaca sunuyor okurlarına.

Cinayet bir sanat şeklidir. Tek bir farkla;
sanatçısı cehennemin derinliklerine,
eserleri ise toprağa gömülür…





Kısaca kitabımızın konusu şöyle; Her şey İstanbul'da öldürülen bir Papaz cinayeti ile başlar. Konu oldukça derindir ve hiç bir iz bırakılmamıştır arkada.İşin kötü tarafı bu olaylar yüzünden müslümanlarda terörist olarak suçlanmaya başlanmıştır.Cinayet dosyası Komiser Timur'a devredilir.Komiser Timur işinde oldukça başarılı biridir.Dosyanın üzerinde çalışırken çok farklı olaylarla karşılaşacaktır.
Konusu bakımından ilgi çekici ve kendini okutan bir kitaptı.Bence yazarımızın kalemi çok sağlam güzel kurgular kuruyor ve tam bir polisiye yazarı kıvamında kitabı oldukça beğendim dili olsun yazımı olsun kurgusu kapak tasarımına kadar güzel düşünülmüş.Güzel bir haberde vereyim size yazarımızın yeni kitabı kısa süre sonra piyasa da olacak onu da okumayı çok istiyorum umarım nasip olur ;)














Devamını oku »

21 Şubat 2016 Pazar

DKBT : HER GÜN YENİDEN / ALICE LAPLANTE - KISA YORUM VE ALINTILAR









  Hatırlamak, Unutmak ve Yeniden Hatırlamak...






Hayatımızı sürekli her şeyi unutmak zorunda kalarak devam ettirmek ne kadar kötü  ne kadar karanlık bir yol gibi gelir insana değil mi? 
Sabah uyandığınızda nerede olduğunuzu yolda yürürken evin yolunu otururken etrafınızda ki insanları aynaya bakınca yüzünüzü ailenizi , bilgilerinizi ve nice şeyi unutmak ne kadar eziyet verici bir hal değil mi?
Eğer her sabah uyandığınızda nerede olduğunuzu biliyorsanız yolunuzu hiç kaybetmiyorsanız ilk okul arkadaşınızı bile hatırlayabiliyorsanız ne kadar büyük bir nimetin elinizde olduğunu düşünüp şükür etmek gerekir.
Kendinizden yukarıda olan insanlara bakıp ben neden bu durumdayım demek yerine kendinizden aşağıda olan insanlara bakıp Ya Rabbim Elhamdülillah bana bu kadar güzel bir hayat verdiğin için bana bu kadar mükemmel bir vücut verdiğin için beni ve tüm kainatı her gün türlü nimetlerinle rızıklandırdığın için aldığım nefes sayısınca şükürler olsun sana demeliyiz.
Dijital Kraliçeler Blog Tur olarak bu hafta sonlandırmış olduğumuz güzel bir kitabın kısa yorumuna ve alıntılarına değinip yazımı sonlandıracağım ;)




Yazar:ALICE LAPLANTE
Tür: Genel
                                               Yayıncı: FENİKS Yayınları                                                   Sayfa: 312





Hatırlamak, unutmak ve yeniden hatırlamak üzerine sarsıcı bir roman…
Geçmişinde başarılı bir cerrah olan ve iki yetişkin çocuğu olan Dr. Jennifer White, Alzehemeir hastalığına yakalanır. Bir taraftan bu hastalıkla mücadele ederken, diğer taraftan da parmakları kesilmiş bir halde ölü bulunan en yakın arkadaşının katil zanlısı olarak suçlanmaktadır.

Yalnızca hatırladığı zamanlarda kendisini temize çıkarmaya çalışmaktadır. Her Gün Yeniden, unutmak, hatırlamak, aile bağları, evlilik, arkadaşlık, annelik ve insan olmaya dair okurun hem yüreğine dokunacak hem de tüylerini ürpertecek bir hikâye… 
Eşsiz... Şiirsel ve sarsıcı.
- The New York Times Book Review
İlginç… Ustalık gerektiriyor… Eşsiz… Zorlayıcı… LaPlante unutmanın unutulmayacak bir portresini çizmiş. 
- The Washington Post Book World
Etkileyici… Zekice işlenmiş bir roman.
- Publishers Weekly
Ustaca ilerliyor… Hayal gücünün hayret verici bir oyunu.
- Chicago Tribune












Dr. Jennifer White başarılı bir cerrah iken hiç beklemediği bir hastalığa yakalanır o artık tüm anılarını geçmişini bu gününü her şeyini unutacak olan bir Alzheimer hastası olur bu durum onun için oldukça güç iken bir de en yakın arkadaşının öldürülmesiyle bu cinayet dosyasında ilk sırada ki şüpheli olur çünkü Amanda'yı en son görüp en son yanında olan kişidir.
Bakalım katil kim çıkacak gerçekten Amanda'nın katili Jennifer midir? Yoksa başka birisi midir?Bunu kitabı okuyunca öğreneceksiniz;)
Genel anlamda kitap güzeldi ancak bazı yerlerini okurken anlamadım bir kaç defa tekrar okumama rağmen yine de anlayamadığım yerler oldu bunun dışında yazım hatasına rastlayamadım kapak resmi olarak güzel bir çalışma yapılmış bence Feniks kitaba turumuza katkıda bulunduğu için çok teşekkür ederim kitap hakkında daha detaylı bir yorum için kitap dostunun güncesine yazar hakkında bilgi ve karakter analizleri için uyumsuz psikologun bloguna tıklayabilirsiniz ;)
Yeni bir tur da tekrar görüşmek üzere diyor ve alıntılarla yazıma son veriyorum ;)




                                           ALINTILAR




*Tüm bunlar hayatta kalmak için şart. Ben başka bir gezegenden gelen ziyaretçiyim ve buranın yerlileri dost canlısı değiller.



*James sinsi bir adam . Sırları var. Bazılarından haberim var, çoğundan yok. Bugün nerede? 



















Kitabı okuduysanız sizlerden de bir yorum alalım aynı zamanda önerilerinizede açığım ;)




Devamını oku »

10 Şubat 2016 Çarşamba

BU YALNIZLIK BANA FAZLA BÖLÜŞELİM Mİ? / MURAT TAVLI








Çok Güzel Hayal Kurarım Yıkmaya Doyamazsın...




Gece kuşundan herkese hayırlı geceler :D
Birazdan güzel bir kitaba daha yorum yapacağız yorumdan önce şöyle bir kaç cümle yazayım dedim ;)
Yalnızlık insanların büyük sıkıntılarından biri çoğu insan şikayet eder yalnızlığından. Bir kaç insanla işi hallediyoruz aslında dimi bir sevgilimiz yada bir eşimiz,dostumuz, ailemiz olunca yalnızlığımız uçup gidiyor bence bu bedenimizin yalnızlığı idi. Peki ya ruhumuzun yalnızlığı ona nasıl çözüm bulacağız aslında formülü çok basit ALLAH'a yönelerek bu yalnızlığınıza son verebilirsiniz. Alemleri kainatı bizim bilmediğimiz göremediğimiz her şeyin tek yaratıcısı o değil mi? O zaman Rabbine açsan kalbini desen Rabbim sana yöneldim ruhumun yalnızlığından kurtar beni sen ki yerdeki karıncanın ayak sesini işitirsin ruhumun sana seslenişini geri çevirme Ya Rab desen rabbin senin bu sıkıntını gidermez mi sanıyorsunuz. Hayır öyle bir rabbimiz var ki ona inanmayana hakaret haşa küfür edene bile her gün rızıkını veriyor ona yönelenimi boş çevirecek. İşte ruhumuzun bu kimsesizliğine çare olacak formül budur. Bugün yorumum Murat Tavlı'nın '' Bu Yalnızlık Bana Fazla Bölüşelim mi?'' adlı kitabına olacak hadi başlayalım ;)








Yazar: Murat Tavlı
   Tür: Genel Roman
                                                     Yayıncı:Destek Yayınları                                                           Sayfa: 264


Yaşamak diyorum... Ne kadar değerli değil mi? Uyandığım her yeni günden alacaklıyım çünkü ben her borcumu kolayca içime çekip bir türlü geri veremediğim nefesimle ödüyorum.

Bazı günler lime lime eksiliyor, yeni bir yaprak daha düşürüyorum gövdemden.

Neye uyanacağını bilememek öyle zor ki... Haksızlık mı yoksa kader mi? Tek bildiğim her geçen gün biraz daha eksiliyorum.

Şimdilerde yaşayarak, görerek, insanlığıma insanlık katan her değerimi sorgulayarak yaşadığım ve bir türlü geriye saramadığım günlerimi yaşıyorum. Demem o ki yaşarken kötüleşiyorum, ciddileşiyorum ve hissizleşiyorum. Kendime yabancılaşmama sebep olan kim varsa söyleyin onlara hakkımı helal etmiyorum! Yine de eyvallah ama ben en çok da beni özlüyorum...

Murat Tavlı’nın eşsiz kaleminden, gerçek anlamıyla “Bir solukta bitirdim!” diyeceğiniz büyülü bir roman...






Kitabın konusuna değinelim ilk : Kahramanımızın adı Zeki Vardar. Mükemmel bir hayata sahip yani ilk ve para içinde baya zengin ama mutlu olmadıktan sonra tonla paran olsa neye yarar. Ailesi paranın esiri olmuş çocuklarını da aynı sığ düşünce içinde sevgiden yoksun bir şekilde yetiştirmişler. Ama gel gör ki içinde bulunduğun o lüks hayat sana bir damla zevk vermiyorsa gece huzurlu bir şekilde gözlerini yummuyorsan iflas etmiş bir insandan farkın kalmamıştır.Kahramanımız sevgiyi huzuru mutluluğu ararken çok zor zamanlar geçirecek ve başına ağır olaylar gelecektir. Kitabımız kısaca böyleydi sizler olup biteni uzun uzun okumalısınız ki çok keyif alasınız.Aile kavramının ne kadar önemli bir şey olduğunu paranın her şey olmadığını bir insanın paradan daha çok ihtiyaç duyduğu şeylerin olduğunu çok güzel anlatmış yazarımız hayatın içinden bir romanı okumak büyük keyif verdi. Bu arada ben Murat beyi sanki bir yerden tanıyorum gibi sürekli hatırlamaya çalışıyordum meğerse Murat bey bir çok dizi de oyunculuk yapmış oradan tanıyormuşum böylelikle bu merakımı da gidermiş oldum :D



ALINTILAR

 Hepimiz temiz sayfalarını bir hiç uğruna kirletmedi mi? Yeni bir sayfa açmaktan defter bitti ve biz temiz sayfayı açmaya hak eden insanları görmezden geldik. Çünkü sayfalar tükenmişti biz tükenmiştik...

Ölüm tek gerçekse bu kadar sahteliğe değer mi bu dünya? Öyle bir hale geldi ki insanlık ne ölmeye hazırız ne de yaşamaya.

 
İnsan kötü şeyler hiç kendi başına gelmeyecekmiş gibi yaşıyor. Televizyonda gördüklerini komşudan duyduklarını kendi hayatına yakıştırmıyor. Duyduklarına ah diyorsun vah diyorsun iki adım sonra hayatın tüm gerçeklerinden uzaklaşıyorsun.







 Kitabı okuduysanızsizlerden de bir yorum alalım aynı zamanda önerilerinizede açığım ;)


Devamını oku »

8 Şubat 2016 Pazartesi

AŞKTAN KAÇARKEN / EMİNE ŞEYMA MENGİ









"Sen hep gülümse..."





Güzel bir pazar gününden herkese merhabalar...
Günlerdir burada hava yağmurlu ama ben çok severim yağmurlu havayı kimisi söyler ya yağmurlu hava çok kasvetli içimi kapatıyor diye ama ben tam tersini düşünenlerdenim bence yağmurlu hava bize çok şey anlatıyor misal hava da tonlarca ağırlıkta ki şu bulutun düşmeden nasıl durabildiğini görüyoruz işte o bulut o haliyle bize Rabbimizin ne kadar yüce ne kadar mükemmel olduğunu anlatıyor bence bir başka başka örnek verecek olursam yere düşen şu küçük damlacıkları dikkatle izleyin her biri nasıl da dünyayı temizliyor değil mi? Her bir damla doğayı temizliyor bizler için işte böylesine her şeyin en ince ayrıntısına varana kadar yaratan Rabbimiz var Elhamdülillah bu yüzden yağmuru izlemek bana keyif veriyor.
Bugün güzel bir kitaba daha yorum yapacağım yorumlanacak olan kitabımızın adı ''AŞKTAN KAÇARKEN'' hadi önce tanıtım bültenine sonra da yorumuma geçelim ;)







 Yazar: Emine Şeyma Mengi
 Tür: Roman
                                                Yayıncı: MüptelaYayınları                                               Sayfa: 392




Derin, babası tarafından iş ortağıyla evlendirilmek üzeredir. Ancak hiç tanımadığı bu adamdan ve babasından kaçarken kendini büyük bir evde çocuk bakıcısı olarak bulur. Bu, alışılmış romantizm kalıplarından uzak, eğlenceli aşk hikâyesini kaleme alan Emine Şeyma Mengi, Almanya'da yaşıyor. Hiç tanımadığın biriyle evlenmek mi? Olmaz öyle şey! Bu kabul edilemez ve anında uzaklaşmayı gerektirir. Yani "Derin Altındağ olmak bunu gerektirir." Unutmamalı ki mevzu Derin olunca doludan kaçarken Baran'a tutulmak kaçınılmazdır. Bu eğlenceli maceranın sürprizli sonunda yüzünüzde gülümseme, içinizde bitmeyen bir yaramazlık yapma isteği kalacak.









Kitabın konusu şöyle: Derin babasının ortaklığı için babası tarafından zorla evlendirilmek ister ancak derin bunu kabul etmeyerek evden kaçar bu kaçışı kurtuluşa değil farklı sorunlara yol açacak bu sorunların en büyüğü ise Baranla kötü bir halde tanışması olacaktır. Bu karşılaşma onlar için yeni bir başlangıç olacak. Derin ve Baran birbirlerine aşık mı olacak? Derin Baranla ilgili sırları öğrenince tepkisi ne olacak? Babası Derini bulup zorla evlendirecek mi? Bunların cevabını kitabı okuyarak bulabilirsiniz:)
Kitap eğlenceliydi yer yer gülüp kahkaha attığım yerler oldu Derin ve Baran karakterleri güzeldi ama yan karakterleri unutmamak lazım onlarda çok tatlıydı Çınar, Nilay...
Bazı yerler de yazım hatası vardı ama çok göze batmıyordu. Dili oldukça akıcı ve sadeydi okumaya başlayınca çabucak bitiyor. Yazarımızın ilk kitabıydı şimdi ise yazmaya devam ettiği ''Abim Duymasın'' adlı bir kitabı var umarım yakın zaman da onun da basımını görüp okuruz ;)





Gözlerim hala ondayken o da gözlerini benden alamamıştı.
Dile getirmeye korktuğum şeyi içimden geçirdim.
"Sen hep gülümse..."


 "Öyle bakmayı kes." 
    "Sen başlattın." 
    "Ben susman gerektiğini anla diye bakıyorum," dediğinde kaşlarımı çattım. 
    "Sen bakışlarınla mı konuşuyorsun? Kusura bakma Baranca konuşmuyorum." 
    "Akıl sağlığıma zararlısın Derin, dedi Baran ve yanımda uzaklaştı. 





    "Eğer yenilgiyi kabullenmek bir erdemse, erdem de yenilgiyi kabullenmektir. Yani yenilgiyi kabullenmek eşittir erdem. Bu da demek oluyor ki biz adı Erdem olan birine 'Yenilgiyi kabullenmek' diye de seslenebiliriz," 





    "Derin. Abime benimle kalmak istediğini söyler misin? İkna et onu," dediğinde "Ben mi ikna edeceğim?" dedim tabağıma bir parça peynir alırken. 
    "Evet sen. Sen yılanı deliğinden çıkarırsın. Haydi." 
    "Yılanı deliğinden mi çıkarırım? Tarkan'ın seni gidi fındık kıranı mıyım ben yahu?" 
    "Benim yanınızda olduğumun farkındasınız değil mi?" diye sordu Baran. 





    "Neden aşağıdan tıkırtı duyduklarında merdivenlerden kim var orada diye seslenirler ki? Sanki katil salondayım, çay demledim, sen de gel diyecek," 



  "Eğer yenilgiyi kabullenmek bir erdemse, erdem de yenilgiyi kabullenmektir. Yani yenilgiyi kabullenmek eşittir erdem. Bu da demek oluyor ki biz adı Erdem olan birine 'Yenilgiyi kabullenmek' diye de seslenebiliriz," 



Devamını oku »
Sayfa Başına Dön